Veya diğer adıyla Sendrom X, WHO tarafından abdominal obezite, insülin direnci, hipertansiyon ve hiperlipidemi ile karakterize edilen patolojik bir durumdur. Batı tarzı beslenme ve sedanter hayatın sonucu olarak ortaya çıkan bu hastalık bulaşıcı hastalık olmamasına rağmen küresel salgın yapmış durumdadır (The Global Epidemic of the Metabolic Syndrome).
Yıllar içinde tanı kriterleri biraz olsun değişmekle birlikte temel olarak metabolik sendrom tanısı erişkinlerde aşağıdaki durumların en az 3′ üne sahip olunması durumunda konulmaktadır;
*Bel çevresi ırka göre değişmekle birlikte erkekte >102 cm, kadında >88 cm
*Trigliserid >150 mg/dl
*HDL kolesterol(iyi huylu kolesterol) erkekte <40 mg/dl, kadında <50 mg/dl
*Kan basıncı >130/85 mmHg
*Açlık kan glukozu >100 mg/dl veya tip 2 diyabet varlığı
Çocuklarda ise tanı aşağıdaki kriterlerin en az 2′ sine sahip olma durumunda konulmaktadır.
*Bel çevresi çocuğun yaşı ve cinsiyetinin 90 persantil üzerindeyse (aşağıdaki persantil tablosundan kontrol edebilirsiniz)
*Trigliserid >150 mg/dl
*HDL kolesterol(iyi huylu kolesterol) erkekte <40 mg/dl, kadında <50 mg/dl
*Kan basıncı >130/85 mmHg
*Açlık kan glukozu >100 mg/dl veya tip 2 diyabet varlığı
Buradan da anlaşılabileceği gibi metabolik sendrom hepimizi tehdit eden, henüz adı konulmamış tanımız olabilir. Sendrom X veya insülin direnci sendromu da denilen metabolik sendrom 40 yaşından sonra doktora gidip tansiyonu biraz yüksek ölçüldüğünü, gizli şekerinin olduğunu, kolesterolünün sınırda olduğunu söyleyen elma göbekli dayımız ya da armut tipi baseni olan halamızın tanısıdır aslında. Sendrom X deyince gizemli, tanısı zormuş gibi sanılan bu hastalıklar bütünü hiçbir önlem alınmadığında damarlarda plak oluşumu ve bu plakların zamanla koparak daha ince bir damarı tıkayarak kalp krizi veya inme gibi ölümcül acillere neden olabileceği gibi uyku apnesine, erkekte erektil disfonksiyona-infertiliteye kadında polikistik over sendromu gibi hayatı zehir eden durumlara neden olabilmektedir.
Tanı kriterlerini yavaş yavaş bir araya getirenler; tonla para harcayarak becerebildiğimiz yanlış beslenme alışkanlıklarımız, bilgisayar veya telefon karşısında geçirdiğimiz uzun vakitler, korkudan çocuğumuzu sokağa oynamaya gönderemememiz ve biraz da genetik faktörlerimiz. Yaptığımız bunca hatadan sonra aldığımız fazla kiloları vermek için başvurduğumuz diyetisyene, yükselmiş tansiyonumuz için aldığımız ilaçlara, şekerimiz için endokrin sırası beklememize gerek kalmadan çocukluktan itibaren sağlıklı yaşamın gerçekten ne olduğunu öğrenmemiz, yürüyerek gidilebilecek yere yürüyerek, bisiklet ile gidilebilecek yere bisiklet ile gitmemiz, dizlerimizde bir sorun yoksa merdiven çıkmamız, bilgisayar ve telefon ile aramıza mesafe koymamız, sebze yemeye alışmamız, un-tuz-şeker üçlüsünü pek aramamamız bu hastalıkların çoğundan epeyce uzaklaşmamız anlamına gelmektedir.
Herkese ince bel ve bol hareket dileklerimle…